paylaşmakgüzeldir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
paylaşmakgüzeldir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2021 Perşembe

30'a Veda ✨✌

Merhaba geçmişte bıraktığım 30 yılım. 
Hoş geldin 31 yaşım.
Yaklaşık 30 yıl önce bir yaz sabahı dünyaya açtığım bu gözlerimle binlerce güzel manzaraya baktım. Yüzlerce satır kitap okudum, yüzlerce kez gözlerimi kapatıp karanlıklarla konuştum. 

Yaklaşık 30 yıl öncesinde yazın sıcağında ağlaya zırlaya geldiğim bu dünyada hala daha en çok yaz aylarını seviyorum.
Bugün benim doğum günüm ve bir tören misali geride kalan günlerime, aylarıma, yıllarıma veda ediyorum. Bir önceki yıl olduğumdan daha farklı bir insan haline dönüşmemi izliyorum... Başka bir pencereden sürekli kendimi izleyip; "Ulan Kübra Ulannn..." diyerek bazen azarlıyor, bazen teşekkür ediyorum kendime.
Ömrümün ilk çeyreğinde neler yaptığıma, neler yaşadığıma bakınca gülümsüyorum. Şöyle bir bakınca harbiden arızanın önde gidenisin be yavrum, kusura bakma ya. :) 
Uzaktan bir bakıyorum da sana, bir insan o kadar sinirle nasıl yaşar? Bunu hiç oturup düşünüyor musun arada? Çocuk gibisin be kızım. 60 yaşına da gelsen değişmezsin; zorlama. Boşuna yıpratma annem kendini; sen çıtıpıtı bir ponçik olamazsın asla! 
İnsanların eleştirilerini dinleyebilmeni seviyorum ama. Her insanı bir kitap gibi görmeni ve onları dinleyebilmeni ve mantığına oturduğu müddetçe uygulamalarını seviyorum. Genç kızlığını ayrı, kadınlığını ayrı seviyorum ama en çok insan olma çabanı... Bambaşka seviyorum. 
Farkındasın sen. Hala birilerinin evladısın, hala kız kardeşsin. Hala kuzensin. Ömrünün sonuna kadar annesin. Zaten iyi ki annesin. 
Battığın zamanların oldu biliyorum. Ancak bata çıka öğrendiğin o yolları defalarca da yürüsen vazgeçmeyeceğini de biliyorum. Derler ki: "Manzaraya talipsen, yokuşunda yorulmayı göze alacaksın!" Bu yüzden tüm yorgunluklarına rağmen hiç bıkmadan devam edebiliyorsun.
Afferin kız sana. Hep de böyle olsun.
Yıllar geçti; geçecek. Gün gelecek kendine, dünyaya, içinde bulunduğun hayata bakıp derin bir "Oh" çekeceksin. Sabret, şükret, kendine güvenmekten asla vazgeçme! Asla solmasın o gülen yüzün.
Sana çok güveniyorum kübocum. İnan bana. Yapabileceğini biliyorum. Asla vazgeçme. Yürüdüğün yollarda ne çıkarsa çıksın karşına; korkma! Sen bu evrene "Ben niyetimi bozmayacağım" diye  diye ne mesajları yollayıp da sabırla beklemişsin... Bir gün elbet en güzel şekilde karşılığını bulacaksın tüm bunların emin ol!

Asla Korkma!
30+ yaşlarına geldiğine göre artık daha iyi anlamışsındır ki kızım sen yüreğinde kocaman bir sevgiye ve merhamete sahipsin. Ancak senin için çok değerli bu iki şeyi herkese vermemelisin. Aşık oldun değil mi? Mutlu olmalısın. Şu zamanda, şu koşullarda, aile fertlerin dışında herhangi birine kalbini verebiliyor olman, hala yaşadığının bir göstergesi. Asla unutma bunu güzelim. Sen sevdiğin müddetçe güzelsin. İnandığın müddetçe tamamsın. Sustuğun kadarsın ve elbette konuştuğun kadar yorarsın. 

İnsanları kırmaktan çekinen o hallerini asla kaybetme Kübram.
İyi niyetini bozmalarına izin verme.
Çıkışlarını hafiflet biraz. Sonrasında yaşadığın pişmanlıklarınla ağlamayacaksın.
Ağlamaktan da korkma elbet. Bu kalbinin sadece kan pompalayan bir organ olmadığının en net göstergesi.
O güzel gülüşlerini de soldurmalarına izin verme!
Sen bu dünyadaki en güzel şeye; kendine sahipsin!

Bu bedenle bu ruhu birleştiren; onu anne yapan, kız kardeş yapan, sevgili yapan, kadın olan, erkek olan, İNSAN yapan senin kalbindir güzelim.

Kalbine iyi bak. 
Hoyratça kullanmak isteyecekler. İdmanlısın. 
İzin vermezsin.

Ah ben Kübram.
Sen her koşulda ne yapacağını bilirsin.
Bu sebeple akıp giden zaman içerisinde, iyiki varsın!

Ve....💗
Hoş geldin 31 yaş! 💜🙏
Dilerim bundan sonra bir başka baharı yaşarsın! 🙏💋💙







19 Ağustos 2019 Pazartesi

30'a 1 Kala; Merhaba 29 Yaşım! 🌿🌸

Merhaba Geride Kalan 28 Yılım,
Hoş geldin 29 Yaşım. 👸❣


Ah benim 28 koca yılım; ne çok düştük, ne çok kalktık seninle..
Ne çok ağladık, ne çok güldük..
Kızdık, küstük, barıştık, savaştık..
Çoktuk; azaldık...
Ve yek iken çift olduk...
"Bir daha asla başlayamam!" deyip pes ettik ama sonra ne de güzel başlangıçlar yaptık; daha güçlü, daha inançlı, daha bilinçli, daha temiz...
Daha berrak.
Daha net.
İyi ki o yollardan geçtik, iyi ki ayağımız taşa, bedenimiz çamura bulaştı da eskisinden daha diri kalkabildik...
İyi kötü her durumda iyi ki vicdanımızı, merhametimizi ve insanlığımızı kaybetmedik.
Zaten bunları kaybetsek ne anlamı olurdu nefes almanın değil mi?


Evet 29 Yaşım; Hoş geldin.
Sen bana gelene kadar burnumu epeyce sürttürüp, canıma okudun hatta bana öyle bi kan kusturdun ki ölümün eşiğine kadar gelip o meşhur beyaz ışığı gördüm.
Bu kadar üstüme gelmeseydin de ben seni yine aynı coşkuyla karşılardım ama senin tatlı, minnoş canın sağ olsun be 29 yaş.

Nasıl geldiysen, geldin!
Vardır bir bildiğin.
Hoş geldin. ♥️

Seninle birlikte daha iyi öğrendim; hayat yanımızda duran insanlara sımsıkı sarılınca daha yaşanabilir bir şey.
Seninle anladım ki; biri tarafından aldatılmak, aldatan kişinin ahlakıyla alakalıdır ve kendisine saygısı olan hiçbir kadın kendini bu şekilde aşağılayan birini sevmemelidir.
Seninle anladım; güç şayet senden daha güçsüz biri üzerinde kullanılıyorsa insanlığımızdan utanmamızı gerektirir.
Seninle birlikte anladım; başkalarının maddiyatı ile sahip olduklarının havasını atanlardan değil, kendi maddiyatını kendi sağlayabilen biri olabilmek sadece kişilik meseledir.
Bazen bir sahilde sevdiklerinle güle eğlene geçirdiğin saatler paha biçilemez bir mutluluk sebebidir.
Evlat denen şey, her geçen gün artan endişelerin ama bu dünyadaki cennetindir.
Annelik hep eksik hissetmek demektir.
Evlat olmak bir noktadan sonra daha fazla sorumluluk gerektirir.
Bu dünyada aynı karnı paylaştığın bir kardeşinin olması, anne - babanın sana verip verebileceği en anlamlı hediyedir.
Ve bu dünyada kan bağın olmadan da bir kaç sağlam dostluk edinebilmiş; kalbinin, hayatının bir yerlerinde onlara da güzel bir alan tahsis edebilmişsen aslında zenginsindir.
Paranın değil, vefanın kıymetini bilebiliyorsan aslında insansındır.
Arada bir mezarlığa gidip, dua edebiliyorsan daha iyi anlarsın; hayat ne kadar da kısadır.
Ve bir babanın gözyaşlarını silebiliyorsan,
Bir annenin ellerinden tutup yanında durabiliyorsan...
Maneviyatına verdiğin önemi başka hiçbir şeye vermiyorsan o kadar çok...
Anlamışsın sen.
Yaşamanın ne demek olduğunu,
Aslında ne olması gerektiğini...
Seninle gurur duyuyorum geride kalan 28 yılım...
Sen 28 yılına yüzlerce kitap, onlarca şehir sığdırdın.
Bilmem kaç filmi bitirdin, kaç çocuğun yüzündeki gülümseme olabildin...
Saatlerce dans ettin, kilometrelerce yürüdün, koştun.
Şiirler yazdın, resimler çizdin.
Sonu gelmeyen binlerce hayal kurdun ve onlar için hep çalıştın, çabaladın.
Hep yeşili sevdin, doğayı korudun.
Gökyüzüne milyonlarca dilek bıraktın.
Ve.
Bir cana hayat verip, onunla yeniden can buldun...
Hep aynı duayı ettin, bundan hiç vazgeçmedin.
Dilerim ömrünün geri kalan kısmında da bu dua ile sapan yollarından çabucak doğrulup, ışığına dönersin.
Parlayan yıldızın sana hep şans getirsin. 🌟

Sen bu dünyada hala çiçek gibisin. 🌸
Hala tertemiz bir kalbin var ve sen her şeye değersin! 😇

"Allah'ım sen benim niyetimi bozma Yarabbim🙏🏻"

Hoş geldin 29 Yaşım. 🌏Seninle ben, bir başka güzelleştim... 💙🌿


yazmazsamolmaz
kubraslisen

4 Eylül 2016 Pazar

Kendime Not!


Bir daha bu yaşıma dönemeyeceğime göre; her zaman hatırlamam gereken birkaç şeyi not alacağım tam da buraya! Sende okursan belki kendinden bir şeyler bulursun ya da bulmazsın; bilemiyorum.

Bir daha dönemeyeceğim 26 yaşım için!

- Eğer bir gün çok bildiğini düşünürsen hemen kurtul bu düşünceden; kaç yaşına gelirsen gel hep az bilmiş olacaksın, hep yaşamadığın şeyler, tatmadığın deneyimler kalacak bir yerde! Unutma hayat başladı dediğin noktada bitirmeyi, bitti dediğin noktada yeni başlangıçları daima sunacaktır sana ve bu dünya düzeni içerisinde her zaman öğrenecek bir şeylerin olacaktır. Bu yüzden çok biliyorum deme, daha öğreneceğim çok şey var de!

- Hiçbir zaman "Daha zamanım var!" deme. Asla yeterince zamanın olup olmadığını bilemezsin, bilemeyeceksin. Bir şeyi yapman gereken zamanda ya da yapmak istediğin anda yap; sonrası için şansın olmayabilir. Erteleme, bekletme...

- Bazen çok sorgulama, olduğu gibi kabullen, kabullenmesini öğren! Bunu öğrendiğinde belki de daha da kolaylaşır her şey! Bazen kabullenmek, isyan etmekten daha mantıklıdır çünkü. İsyan ettiğin şeyleri bile bir gün ararsın! Bu yüzden isyan etme; şükret!

- Ne kadar susarsan o kadar dinlersin kendini bilir misin? Bilir misin insan hayatta önce kendini dinlemelidir ve kendini dinlemeyenler hep mutsuzluğa mahkumdur. Bazen sadece susup kendini dinle, böylesi daha mutlu edecektir seni.

- İnsanların sana garip garip bakmasını asla umursama; gül, eğlen, ağla, sinirlen, sakinleş... O an hangi duyguyu yaşıyorsan bunu insanların görmesini engelleme; insanların sana "Delisin sen!" demesini umursama dahi. Bazen deli olmak robot olmaktan daha iyidir; kasma!

- Bardağın dolu tarafı ya da boş tarafı! İkisini de görmen gereken zamanlar var unutma! Bazen boş tarafından bakmak gerekecek, yıpratma kendini... Bazen dolu tarafından bakıp bardağı olduğu gibi yere bırakıp tuzla buz etmen gerekecek... Cam kırıklarının ayağını kesmesine izin ver bazen... Ve bazen de bırak o bardağın dolu tarafı gülümsesin sana!

- Özgür ol. Her zaman. Daima. Ölene kadar. Kimsenin özgürlüğünü kısıtlamasına izin verme! Sana ters gelen bir şeyi kabullenmek zorunda değilsin unutma! Sen sadece sensin ve nefes alıp verdiğin bu dünya üzerinde önce sen değerlisin! Unutma!

- Sonucu ne olursa olsun hayallerinin peşinden koşmayı unutma! Gerçekleşmese bile en azından çabalamış olursun! Hiç çabalamamış olduğun için üzülmektense "Çok çabaladım ama olmadı." demek daha iyidir.

- Her zaman erken uyan ve güne gülümseyerek başla. Evren sana ne verirse versin sen ona daima gülümse. Bir gün gülümseyen yüzün sonsuz mutlulukların olacak; unutma!

- Anne ol, eş ol, sevgili ol, evlat ol, arkadaş, dost, kardeş, kuzen, hala, teyze ol... Her şey olabilirsin ama önce insan ol! Vicdanlı, merhametli ol...

- Hayata kızmadan önce kendinle yüzleş, hatalarını kabullen. Hatalarını kabullen ki bir daha aynısı olmasın değil mi?

- Yaşa ulan yaşa; bugün ölecekmiş gibi yaşa. Yarın ve dahi sonrasında hiç ölmeyecekmiş gibi düşün... Öyle bir dengede dur ki; ne geleceğinden vazgeçmiş olasın, ne de bugününden...

- Kendine kızmaktan vazgeç, kendini bir şey sanmaktan vazgeçmen gerektiği gibi... Egoların mı var? Hemen yok et onları. Bencilliklerinden vazgeç ve empati kur. Böylesinin daha iyi olduğunu göreceksin...

- Her şey bir yana da asıl şunu bir dinle sen! Her zaman güçlü olmak zorunda değilsin, unuttun mu bunu? Dimdik durmak zorunda değilsin her zaman! Her zaman başarılı olmak zorunda değilsin! En iyisi olmak zorunda değilsin! Sen mükemmel değilsin. Diğer herkes gibi sen de insansın elinde sonunda... Bazen dizlerinin kanadığını diğer insanlarda görebilmeli ki pansuman yapabilmen için sana yardım edebilsinler... Kendine karşı bu kadar acımasız olma.


- Şiddetin sadece bedene uygulanan bir şey olmadığını bil! Bazen bazı insanlar sana psikolojik şiddet uygulamaya çalışırlar; o insanları hayatından hemen çıkar! Onlarsız da mutlu olabilirsin; kimse vazgeçilmez değildir çünkü!


- Son olarak; hayatta her şeyin başı sevgidir. Kalbinden sevgiyi, gönlünden duayı eksik etme. Yaşamak için çok nedenin var ve o nedenleri hissederek yaşamalısın! Bu yüzden canlı ya da cansız her şeyi sev; sevdiğin şeyleri yap, sevdiğin insanlarla ol... Hep mutlu olmak zorunda değilsin belki ama hep sevdiğin şeylere ulaşmak için çabalamak zorundasın. Çünkü hayat ancak içerisinde sevgi varsa yaşanılabilir bir şey oluyor...



-kubraslisen 

19 Ağustos 2016 Cuma

Merhaba 26!


19 Ağustos...

Hayatın başladığı tarih; gözlerimi bu dünyaya açtığım tarih. Bu yüzden her sene bu tarihte beni arayıp en güzel ses tonuyla bana iyi dileklerini sunan insanlar var hayatımda... Bu yüzden her sene bugünü bir bayram gibi yaşarım ben.

Bu sene hariç.

Ben insanların bu dünyaya geldikleri güne yani doğum günlerine çok önem veririm. Bu dünya düzeni içerisinde birbirimizi sevdiğimizi özgürce söyleyebileceğimiz, defalarca tekrarlayabileceğimiz günlerdir bu ve bunun gibi özel günler. Hayat sanki bize "Unutuyorsunuz birbirinizi hatırlayın işte senede bir de olsa!" diyor gibi... İşte bu yüzden özellikle en sevdiğim insanlar tarafından böyle günlerde unutulmak ciddi anlamda beni yaralıyor... Beklediğim hediyeler, abartılı kutlamalar falan da değil aslında! Gülümseyen bir ses tonu, içten bir kutlama yeter aslında! Sene de bir gün dahi olsa mutlu olmak, sevildiğini görmek çok değil bence. Neyse!

Hayatımın en büyük çıkmazında olduğum bir sene 2016. Hayatımın en büyük çıkmazında olduğum bir yaş 26. Yanımda olmasını istediğim bazı insanlar yoklar mesela; kaybettiğim ve bir daha asla kazanamayacağım insanlar... Onlarsız da nefes alabiliyorum ama onlarsız yaşayamıyorum işte. Yaşamak ile nefes almak arasındaki o farkı en ağırından hissediyorum şimdilerde...

Bu sene diğer tüm senelere göre heyecanla beklemedim doğum günümü, bu sene doğum günümde ortalarda değildim. Sessizce bekledim sadece. İki kez pasta kestim ve ikisinde de "Sen kabul et Rabbim!" diyerek dilek diledim. Uzun zamandır dilediğim bir dileği bu sene doğum günümde tekrar ama tekrar diledim...

Geriye dönüp baktığımda 26 yaşımı hatırlamamayı isterdim. Bu senenin hafızamdan uçup gitmesini isterdim... Bu senenin bir an önce bitmesini isterdim. Bunları yaşayacağımı bilseydim 26 yaşını hiç görmemeyi dilerdim... Böyle bir hayatı yaşamak zorunda kalacağımı bilseydim bu günlere gelmeyi hiç istemezdim. Şuan nefes almıyor olmayı dilerdim diğer tüm doğum günlerimde...

Üzgünüm sevgili 26 yaşım; bana uğurlu gelmedin. Üzgünüm 26 senem, bunca yıl içerisinde benden sadece bir şeyler çalan hayata karşı yeterince güçlü olamadım. Ben başaramadım. Evet. Kabul ediyorum, yapamadım. Şimdi ise pes ettim! Hayatın bana sunacaklarını bekliyor ve izliyorum geçip giden zamanı. Kabullenmeyi öğrendim ve yalan mutluluklarla da nefes alınabildiğini gördüm.

Ben çok yıprandım 26 yaş. Sen gene de hoş geldin, sefa geldin. Ancak bilmelisin ki ben artık daha fazlasını görebilmeyi isteyecek kadar hayat dolu değilim. Ben artık pes ettim.

Anlıyor musun?
Duyuyor musun?

Pes ettim.

Bu yüzden hoş geldin 26 yaşım; sen bana en çok "Vazgeçmesini" öğrettin!

- kubraslisen
19 Ağustos 2016

8 Mart 2016 Salı


Karmaşasında kaybolursun hayatın; bir sabah kalkarsın ve umutlarını yeşertirsin içinde. Gün geçer akşam olur ve yastığına başını koyduğunda yine umutsuzluk sarar bedenini; yeşerttiğin umutlara inat!

Hepsini unutursun birden bire… Aynı hızla gelip geçer umutlandığın şeyler. Çünkü hayat unutturur sana aslında olmak istediğin yeri ve zamanı… 
Hep daha önemlidir, önemsiz birçok ayrıntı ve hep daha aza indirgenmek zorundadır hayaller…
Kitap gibidir hayaller ya bir solukta okursun, ya aylarca yıllarca okur okur bitiremezsin ya da kapağını açar şöyle bir bakar ve sadece rafa kaldırırsın..
&
Hayallerde güzel derler! Peki gerçekleşmeyecek olan hayaller? Onlar da güzel mi sahiden?
Şimdi yık bir bir hayallerini, onlar şizofrenik ruhunun kalıtsal bir örneği. Sen gerçekleri düşün; uyut hayallerini… Bilmelisin ki hayallerin uyutuyor seni!
#kubraslisen

25 Ekim 2015 Pazar

Ben Kim Miyim?

1990 Yılının bir pazar sabahı dünyaya gözlerine açmış bir küçük kız çocuğu...

Çocukken oyuncak bebeklerine elbiseler diken ancak bunu pek de düzgün yapamayınca kendini sokaklara atıp kız kıza maç yapan, sokak voleybolu oynayan arada saklambaça da kafayı takan; annesinin dört küçük kızın saçlarıyla ilgilenmekten usandığı için sürekli erkek tıraşlı saçlarıyla ortalarda dolaşan ve hep asi olan bir küçük kız çocuğu...

Ortaokulda "Japon Asker" lakabını almaya hak kazanmış, öğretmenlerinin "Çok konuşuyorsun Kübra! Ama o kadar mantıklı konuşuyorsun ki insan sus da diyemiyor sana!" dediği geveze kız...

Kekeme olan Türkçe öğretmenine olan düşkünlüğü ile kitaplarla tanışması başlayan... 



Ortaokuldayken Türkçe Öğretmenime müthiş derecede bir hayranlığım vardı benim. Sayesinde okul kütüphanesinden çıkamaz bir hale gelmiş ve okulun o küçücük kütüphanesinde Ünver Oral'ın tiyatro içerikli kitaplarıyla tanışmıştım. Bu kitaplar serüvenimin başlangıcıydı; öğretmenimden de cesaret alarak yazarın adres bilgilerine ulaştım ve kendisine bir mektup yazdım. Bir süre mektuplaşarak onun deneyimlerini okudum ve ben de bir yazar olmak istediğime karar verdim. Ancak ilk yazdıklarım hep tiyatro türünde şeylerdi. Bunları öğretmenime okutuyor ve duyduğum güzel yorumlarla daha da hevesleniyordum... Bir süre sonra öğretmenim yazdığım bir tiyatro türünü çok beğendi ve okulda sergilemek istediğini belirtti. Uzun uğraşlar sonucunda yazdığım şeyi okulumuzun tiyatro sahnesine taşıyabilmiştik. Bu benim o zamanlar gerçekleştirdiğim ilk başarımdı... Sonraları edebiyat alanında düzenlenen tüm yarışma ve programlara katılmaya özen gösterdim... Bazılarında başarılı oldum, bazılarında olamadım...


Nitekim ortaokul bitti ve liseye başladım. Liseye başladıktan sonra biraz ara verdim bu alandaki çabalarıma... Ancak yazmayı bırakmadım. Arkadaşlarımın hayatlarını, lise aşklarımızı, zamanı o an içimden geçen her şeyi sürekli yazıyor ve yazarken mutluluk besliyordum... 

Lise bittiğinde telaşemiz üniversite heyecanı oldu. Beklediğim ve hayal ettiğim gibi Edebiyat okuyamadım, ailevi bazı problemlerimizden dolayı adapte olamadığım derslerim ancak Pazarlama okumama yetecek bir puan almamı sağladı ve 2008 yılında Isparta'da buldum kendimi... 

Okul bittiğinde ise kendimi tekrar İstanbul'un karmaşasına atıp iş aramaya koyuldum. Ancak hayat çok da toz pembe değildi. Dolayısıyla umduğumuzu değil bulduğumuzu değerlendirecektik. Bu sebeple ilk iş deneyimim kasiyerlik oldu. Sonrası Tıbbi Sekreterlik, Asistanlık, Temsilcilik ve Acent'lık olarak devam etti..


Ve 2014'ün bir Mayıs sabahında oğlumla buluştum. Canıma; can parçama kavuştum...

Şimdi oğlumla yaşadığım büyük aşkın keyfini sürüyorum... Dolayısıyla çalışmıyorum.
Bir süredir kitap yazma çalışmalarıma ağırlık verdim ve blogla ilgileniyorum... 

Kısacası okuyucu ben bir küçük kalbin hayata hep gülümseyerek bakan haliyim...

Yaşadıklarım kimseden farklı değil ancak onlar benim...

Ve ben, beni ben yapan şeylerden asla vazgeçmeyenlerdenim...

Ben de tanıştığımıza memnun oldum ancak şimdilik hoşça kal;

Sevgiyle kal, mutlu kal okuyucu...