19 Ağustos 2021 Perşembe
30'a Veda ✨✌
24 Nisan 2021 Cumartesi
Gelecekteki Sevgiliye Mektuplar
Merhaba gelecekteki kalp çarpıntım..
Olur da bir gün buluşursa gözlerimiz ve tutuşursa ellerimiz... Onlara iyi bak. Bu yaşıma kadar beklediğim o yüce aşka kadar ne yollardan geçtim; bir düşün isterim.
Seni de yıprattılar oysa değil mi?
Biliyorum.
Yıprandık sevgilim. Yıpratıldık.
Hayat tarafından, insanlar tarafından; büsbütün bu dünya tarafından.
Bu yüzden birbirimize iyi bakmalıyız işte.
Bu yüzden daha çok sevmeli, daha çok sarılmalıyız..
Olabildiğince, elbette...
Fakat şu sıralar pek de iyi değilim ben... Uzun zamandır kalbimden dolup taşan bir sevgi var. Çoğu geceler hızlı hızlı atan kalbimin ağrısı ile uyanıp, ağlıyorum. Tüm kötü kabuslarımın sonunda, aynı noktaya varıyorum; yalnızlığıma. Her gün bir önceki günden daha inançlı bakıyorum aslında dünyaya.. Bugün diyorum. İşte o gün. En sonunda kavuşacağım sana.
Hiçbir eksiğim yok aşkım; senden başka. Bilirsin. İnsanoğlu doyumsuz ya. Belki ben de şımarıklık yapıyorumdur. Sen konusunda. Zarar veriyor mu bu sana? Ama zaten yaşıyorsun orada bir yerde, benden bağımsızca. Sesim yok. Sözüm yok. Bir suretim yok. Ne hissediyorsun acaba şuanda? Ne üzüyor seni? Ne kırıyor? Ne için mutlu oluyorsun ya da ne seni güldürüyor? Bilmiyorum.
Hiç gelmeyecek birini beklemek de aptallık diyorlar. Doğrudur. Ama bi'ihtimal. Kirletmek istemiyorum sevgimi yalan dolanlarla. Elbet birileri geliyor: sorguluyorum. Fütursuzca. Çünkü biliyorum gerçekten sen gelsen, hiçbir şüphe duymayacağım. Sorgulamaya gerek dahi duymayacağımı biliyorum.
Biliyorum. Gerçek sevgi şüpheye yer bırakmaz.
Biliyorum aşkım. Kusursuz sevgi bir insanı kusurlarıyla sevmektir oysa...
Yeterince sevebilir miyim seni?
Özleyebilir miyim?
Anlar mıyım?
İyi-kötü yine de en sonunda dönüp sarılır mıyız birbirimize?
İlk fırsatta aradığın ve yanına koştuğun olur muyum sahiden?
Beraber bir akşam yemeği yiyip, miskinlik yapabilir miyiz?
Kitap okuyabilir miyiz saatlerce?
Tartışabilir miyiz seninle?
Kavga edip, küsebilir miyiz?
Sonra ağır basan özlemimizle dönüp yine de sımsıkı sarılabilir miyiz?
Senin için tertemiz kalsın istedim yollarım. Biliyorsun sen gelene kadar elbette başkalarının selamını aldım ve fakat asla izin vermedim inancını kaybetmemi sağlamalarına.. İnanmadım onlara... Azıcık aklım başımdan gidecek gibi olsa 'Kendine gel' deyip durdurdum her şeyi...
Çünkü çok yoruldum; en az senin kadar yorgundum.. En az senin kadar kırgınım bu dünyaya. Aslında çok kızgınım insanlara. Ve aslında geçmeyen bir küskünlüğüm var bu hayata... Daima gülen bu yüzüme inat; kan damlıyor gözlerimden.
Gel istiyorum artık; bencilliktendir belki...
Ama tek başıma taşıyamıyorum bunca şeyi...
Ağır geliyor hepsi.
Belki beraber hafifletirdik onca şeyi.
Varlığın yeterdi.
Yokluğun zaten cehennemin dibi..
Şu sıralar biraz mutsuzum, sen bana bakma. Yine de bu halde karşılamak da istemem seni. Beni ağlarken görmeni istemem sevgilim. Beraber gülmeliyiz.
Bir anlamı olmalı.
Bunca zamanın bir anlamı olmalı...
İnan bana.
Şuan her neredeysen; sana ihtiyacım var
Beraber mutlu olmalıyız, biliyorum. Oluruz da.
Bize inanıyorum ve biliyorum ki sen de bir gün gerçekten inandığında elbet bulur o kalbin beni.
Sadece biraz daha çaba...
Buna ihtiyacım var.
Sana ihtiyacım var sevgili..
Şimdilik...
Her nerede isen iyi kal, iyi ol, iyi yaşa.
Hoş kalırsın. Güveniyorum aşkım sana.
5 Nisan 2021 Pazartesi
Gelecek Güzel Günlerimize..
Merhabalar Sevgili Okuyucum. 💖
Ne çok yazmışım, ne çok konuşmuşum buralarda... Sonra ne çok susmuş, ne çok susmalarımın acısını çıkarır gibi kusmuşum değil mi?
Bu blog benim için değerli. Ara ara dönüp yazdıklarımı okuyor ve düşünüyorum: "O zaman hangi hislerle kelimelerimi bütünleştirdim de o cümleleri kurdum? Mutlu muydum? Şimdi de aynı mı düşünüyorum."
Bugün de yaptım bunu. Döndüm geçmişe baktım. En sevdiğim yazımı "Aşktır Bencil Olan!" ı okudum tekrar ve tekrar. "Ah be kızım!" diyorum kendime; "Hiç mi büyümezsin sen!" Büyümemişim. :)
Hep sevgiye inanmak gerektiğinden bahsetmişim. Dileğim sadece saf sevgiymiş. Bugün dönüp bakıyorum da kendime; dileğim hala bu olmasına rağmen o eski inancım da kalmamış. Hala olabildiği kadar mutluyum. Hala iyi olandan yana dönüyor yüzüm. Halan aynı duaları ediyorum "Kalbimi bozma." diyorum. Hala daha bu dünyayı iyiliğin kurtaracağına inanıyorum. Hala daha ufacık şeylerle mutlu olabiliyor; dans ediyor, okuyor, yazıyor, dinliyor, dinletiyorum. Ancak bir şeyler eksik gibi. Eskisi gibi olmayan bir şeyler var. Düşününce anlıyorum. Eskisi kadar güvenim kalmamış.
Elbette insanlar değişir zamanla. Boşuna dememişler: "Değişmeyen tek şey değişimdir." diye. Ama ne bileyim. Bu kadar olsun istemezdim. Ya da o kadarına bu şekilde ulaşmak istemezdim. Geriye dönüp baktığımda "Ne aptalmışım" demek istemezdim. Ben hayatın acımasız yanlarını bu şekilde öğrenmek istemezdim. Ama en sonunda vardığım nokta şu oldu: "Asla istediğin gibi olmayacak." bunu gerçekten çok iyi anladım.
İnsanların yüklemelerine, eleştirilerine, görmek istediklerini sana empoze etmeye çalışmalarına karşı fazlaca idmanlıyım. İnsanların sevgisizliklerine mi? İstemediğim kadar çok alışkınım. Beklentilerimin asla karşılanmadığı bu kahrolasıca hayatta beklentisiz yaşamanın hayatta kalabilmenin ilk kuralı olduğunu öğrendim mesela. Kendini anlatmaya çalışmanın bir aptallıktan öteye geçmediğini ve aslında seni anlamak isteyenlerin elinde sonunda anlayacağını...
Kusursuz sevgi bir insanı kusurları ile sevmekmiş. İnsanlara katlanabilme dereceniz, onlara verdiğiniz değerin fazlalığı ile ilgiliymiş. Ve her yalan kendini imha etmek gibi bir döngüye sahipmiş.
Konuşursam olmuyor okuyucu. Eskiden yazdığımda olurdu en azından. Artık yazınca da olmuyor. Hem içeriden hem de dışarıdan lal kesilsin istiyorum... Kafamın içindeki sesleri susturmak istiyorum. Beraberinde insanları, yargılarını, beni değersizleştiren her bir kelamlarını. Bir toz tanesi kadar bile yerim olmayan hayatlarında çok önemliymiş gibi bana akıl vermeye çalışan hallerinden midem bulanıyor. Sonra dönüp arkamı gidiyorum. Giden taraf olduğum için de suçlanıyorum.
Niye bunları yazıyorum. Çünkü kendime olan inancımı kaybetmek istemiyorum. Bu dünyada yüzlerce kötü insan var. Hepsi bir tek benim mi karşıma çıkıyor. Hayır. Bir şeyler yaşadım. Ağladım. Üzüldüm. Kapadım. Kapandım. Tekrar tekrar aynı sahneyi izleyip, ezberledim. Yine de her durumda kendime inandığımdan bir yolunu buldum. Nefes almaya devam etmek için her zaman bir neden yarattım kendime. Yine yaparım.
Etrafım zifiri karanlık olsun. Ben kendi ışığımı kendim yaratırım.
Daha fazla gelsinler üzerime, biraz siner sonra aslanlar gibi koşarım.
Çünkü kimseye değil sadece kendimedir bu yazdıklarım.
- O zaman bu biraz kendime gelişim olsun. Umutsuz vaka gibi mi duruyorum oradan bakınca? Doğru yerden bakmıyorsundur bakış açını değiştir güzelim... -
Üzdüler seni kızım. Sen izin verdin buna. Ağlaman gerekiyorsa ağla. Ayıp mı? İnsansın da ağlayabiliyorsun işte. Ne mutlu sana! Kırdılar seni yavrum. Ama kabul et; sen izin verdin seni kırmalarına. Olsun kırıldığın noktadan yeniden başla. Ne kaybedersin en fazla. Saçmaladın mı? Biraz daha saçmala. Hayatın kendisi ne kadar doğru da sen eğrisin ki? Herkes pür pak da bir sen mi kötüsün. Yapma ya! Bırak konuşsunlar. Kulaklarını tıka. Bırak yargılasınlar. Seni gerçekten tanımamışlar onlar. Kendilerini imha edecekler elinde sonunda.
Bu yüzden son kez yazıyorum sana bebeğim. Kendinden başka kimseye güvenme meleğim.
Kendinden başka kimsenin hakkında ne düşündüğü, ne söylediği önemli değil.
Seni bir sen bilirsin. Bir de kalbindeki.
Gerisi tırıvırı. Geçelim o işleri!
Çiçek gibisin diyorum sana. İnan bana. Soldurmasınlar o yüzünü.
Biraz gül: çünkü sen en çok gülünce güzelsin.
Kaybettiğini hissettirenler ile şimdi vedalaş.
Bak yarın ne kadar iyi hissedeceksin.
Sana güveniyorum.. Bunu yapabilirsin. Neden?
Çünkü aslansın kızım sen.
Bunu yine en iyi sen bilirsin.
Asla küçümseme kendini; sakın inanma onlara.
Sen o anlattıkları değilsin.
Arada sırada yolunu kaybetsen de biliyorsun elinde sonunda papatyalarını toplar yine yuvanı şenlendirirsin.
Şimdi çok iyisin.
Biraz sabret.
Her şey çok daha güzel olacak.
Bana güvenebilirsin.
- yazmazsamolmaz
- kubraslisen"
11 Ocak 2021 Pazartesi
✨✨Ufak Tefek İç Çekişler⏳
20 Aralık 2020 Pazar
...Hala Var Olanlara...
Merhaba Sevgili Okuyucum..
Buradaysan ve yazdıklarımı okuyorsan, seninle mutlaka bir yerde, bir konuda ya da sadece kalpte... Buluşabilmişiz demektir. Zira yüzbinlercesine değil sadece sana ve aramızdaki bağa güvenip yazıyorum bunca kelimeyi... Seninle paylaştığım şey sadece cümlelerim değil ki... Yüreğimden kopup geliyorlar sana kelime kelime, cümle cümle... Anlıyorsun değil mi?
Son zamanlarda insanlar ve hayatlar üzerine düşünüp duruyorum... Diyorum ki "Kübra baktığın gibi değil. Hayır, hayır! Tam olarak düşündüğün gibi değil." İnsanların anlattıkları kadar mükemmel hayatlar yaşamadıklarını biliyorum ancak neden bunu yaptıklarına dair hiçbir fikrim yok. Neden olduğumuzdan daha farklı gözükmek zorundayız? Bilmiyorum. Neden bir başkası ile kıyaslanmak zorundayız? İşin kötüsü bunu en başta yapan da bizleriz... Yarış atı mıyız bizler? En iyisi olmak zorunda mıyız? Doğru olmak zorunda mıyız? Neden? Neye göre? Kime göre?
İçimde öyle bir isyan oluyor ki bazen... Çığlıklar ata ata bağırmak istiyorum mesela. Ben ya ben. Buyum. Bu kadarım. Kötüyüm. İyiyim. Deliyim. Sakinim. Gülüyorum. Ağlıyorum. Koşuyorum. Düşüyorum. Kalkıyorum. İnsanım yahu! İnsan olmaya çalışıyorum. Mutlak doğruyu aramıyorum ki ben! Yok öyle bir şey bunu biliyorum. Mutlak iyi! Mümkün mü ki? Sana göre bombok olan hayatım bana göre bu dünyada sahip olabileceğim en değerli şeydir belki. Nereden biliyorsun ki...
İnsan olduğumuzu unutturuyorlar bize. Acımadan. Hiç düşünmeden. İsimlerimizin önüne sıfatlar koyuyorlar. Birinin kızı, diğerinin kardeşi olmaktan öteye gidemiyoruz. Genç iken bir kalıba sokuluyoruz, evlendiğimizde bambaşka bir kalıba. Anne oluyoruz. Anneliğin getirdiği sıfatlarla yaşamaya zorlanıyoruz. Meslek sahibi oluyoruz. O mesleğe uygun kalıplarla yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Bahsettiğim şey yerine göre davranmak değil. İnanın bana değil. Her yerde her şeyin yapılamayacağını benim 6 yaşındaki oğlum bile biliyor artık. Mesele bu değil. Mesele zorunda bırakıldıklarımız. Mesele yargılanmalarımız. Mesele yargılarımız, yadırgamalarımız... Olması gereken bu mu? Sence olması gereken bu ama bence olması gereken bu değil. Ne yapalım şimdi?
Doğal olarak zamanla fark ediyorsun ki... 40 farklı karakterin olmuş. Orada bambaşka birisin, burada bambaşka... Asıl olmak istediğin kişi değilmişsin. Kendine yaptığın en büyük kötülük buymuş aslında. Sen, sana bunu yapmalarına izin vermişsin. Çünkü bu sana öğretilen bir bilgi. Olması gerektiği gibi...
Ne yazık ki... Bu durum... Yaşadığın ülkenin gerçeği... Ve bana göre hepsinin özünde yatan temel nedeni; sevgisizliğimizdi..
Dünyevi şeylerle o kadar meşgulüz ki... Ödümüz kopuyor biri bizim hakkımızda kötü konuşacak diye... Bu yüzden çoğu insan ilk okulda okuduğu bir kaç kitap dışında hiçbir fikri olmamasına rağmen lafta şunu söyler: "Ooooo zamanında çok okudum ben." Sorsan tek bir dünya klasiğini bilmez ama. Sorsan her insanın iyi bir müzik kulağı, çok yaşanmışlığı, feleğin çemberinden geçmişliği, o yolları yüzellibininci kez gidip gelmişliği vardır. Eeee ne oldu şimdi...
Geçtiğimiz günlerde iş yerinde bir arkadaşımız böbürlene böbürlene okuduğu üniversiteleri, bildiği dilleri, çalıştığı kurumları anlatıyordu. Anlattığına göre çok güzel kurumlarda, çok güzel pozisyonlarda çalışmış. 4 adet üniversite bitirmiş. 3 adet yabancı dili varmış. Tamam da ne iş yapıyorsun ki? Ya da şöyle söyleyeyim. Sen karşında lise mezunu, tek derdi ailesini geçindirmek olan bir adama neden bunca şeyden bahsediyorsun ki? Senden bunu anlatmanı kim istedi ki? Normal şartlarda iş yerinde hiçbir muhabbete katılmam, tartışmalara girmem ve kimseyle iş dışında bir ilişki -yakın ilişki- kurmam ancak kadının çocuğu ezer gibi konuşmasına öyle bir sinir oldum ki... "Ben." dedim. "Gittim paşalar gibi bir üniversite okudum. Dil falan da öğrenmedim bak. Geldim burada çalışmaya başladım. Senin de geldiğin noktaya bakarsak. Bence onca zamanı boşuna harcamışsın. Çünkü elinde sonunda o kadar donanımına rağmen hiçbir donanımı olmayan benimle aynı işi yapıp, aynı maaşı alıyorsun." Sonunda sustu ve işine döndü. Karşındaki insanı neden ezmeye çalışıyorsun anlamıyorum. Ne geçiyor eline? Ne olmuş bilmem kaç dil bilmişsen. Ne olmuş orada çalışmışsan. Ne olmuş kardeşim istersen 15 tane üniversite bitirmişsen. Bugüne bak. Yarına bak. Ne oldu? O adamı orada ezip, ben senden daha donanımlıyım dedin de ne oldu?Bu tablo tam olarak bu şehrin özeti işte. Birileri hep birilerini ezmeli. Birileri hep birilerinden fayda sağlamalı. Çıkarı olmalı. İşine yaramalı. Tüketmeliyiz birbirimizi. Nefret etmeliyiz. Kan kusturmalıyız. Ağlatmalı, acıtmalı, moral bozmalıyız. Bunu mutlaka yapmalıyız. Yapmazsak olmaz çünkü.
Bu kötü dünyaya rağmen iyi kalmaya çalışıyorum. Bu lanet olasıca fikirlerinize rağmen tertemiz bir insan yetiştirmeye çalışıyorum. Kalbine iyiliği ekebilmek süper bir üniversitede süper bir bölüm okumasından daha değerli benim için. Sırf bu sebeple çevremdeki birçok insan "Salak" olduğumu düşünüyor. Ancak umurumda değil. Bugün tüm gün bir kedinin peşinde onu sevmek için dolaşan oğluma bakıp aynı şeyi düşündüm. "Senin kalbin benim en büyük servetim." Daha fazlasına sahip olmak gibi bir derdim yok. Olmasın da zaten...
Doğduğum, doyduğum ve doğurduğum bu şehirde her gün bir başka kimliğe bürünmemi isteyen insanlara rağmen gene bildiğimi okuduğum için bu kadar uçta yaşıyorumdur belki (Kime göre,neye göre tabii ki belli değil!). Çünkü ben bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırına, bir sese, bir söze çok şey borçluyum... Ben o anların değerine, mutluluğumu borçluyum. Samimiyeti, sevgiyi, sevecenliği beklediğim onca insandan karşılık olarak ne görürsem göreyim. Bozmadım kalbimi... Bozmayacağım...
Ve sevgili okuyucum. Biraz olsun düşünürsen anlayacaksın.
Bu dünyada aslında olmak istediğin gibi bir insan olabilmeyi başarırsan. Muhtemelen "farklı" olarak adlandırılacaksın. Ama inan bana. Farklı olmak, herkes gibi olmaktan iyidir. En azından gerçekten insanım diyebilirsin. Vicdanı, merhameti bilirsin. Samimisindir. Sevginde de. Nefretinde de. Nezaketinde de. Kabalığında da.
Bilirsin.Bize samimiyet lazım sadece.
Samimi niyet.
Niyet bu dünyadaki her şey demek.
Dilerim ki benimle buluşan ve bunları okuyan o güzel gözlerin hep mutlulukla ışıldasın sevgili okuyucum. Seni tanımasam bile bilmeni isterim ki... Bunca satırdan anladığın o şey. Bizim ortak noktamızdır. Kalbimiz... Senin o güzel kalbinden öperim.
Yine buralarda buluşalım. Yazalım, okuyalım. Şarkılar söyleyip, dağılalım...
Ama söz ver; bir sonraki buluşmamıza daha da mutlu olalım...
Şimdilik hoş kal.
Hoşça kal okuyucum.
15 Temmuz 2020 Çarşamba
... Gelecekteki Sevgiliye Mektuplar...
Ben sana açtığım bu kalbimin içinde her gün biraz daha alan parselliyorum senin adına...
Ellerimi tutup kendine çekiyorsun beni sonra; sarılıp bana saçlarımı kokluyorsun..
"Hayat bundan ibaret işte." deyip "Tamam." diyorsun. "Bugün de hayatım güzelleşti seninle."
Sana bakan, sana doyamayan, hep sarılan, hiç bırakmayan o deli kız...
Beni seven, beni saran, sonum, yolum, yol arkadaşım diyen o adam.
Bana bakıp hep iç çeken, bakarken bile içi giden...
Ellerimi avuçlarının arasına alıp, avuç içlerimden öpen..
Uğruna kaç şiir yazsam, kaç satır sıralasam yetmez...
Kaç nefesi tüketsem, seninle kaç yüzbin yıl yaşasam yetmez...
Yürüdüğüm hiçbir yol, sen yoksan; inan buna değmez!
Çok seviyorum! değil bak bu.
Seninle anlam kazanan bir hayat.
Çok seviyorum değil inan bu!
Seninle atan bir kalp.
Benimle yaşayan, yaşlanan, herkesten saklanan, sadece bize ait, bize özel olan.
Adımın yanına yakışan o adınla;
Her gün en samimi günaydının,
En anlamlı iyi gecelerinle..
Soluğumu, soluğuna katıp;
Hayat verdiğin bu kalbimde...
Sen ve ben biziz sadece.
Sen ve ben "Biz" olduğumuz için daha katlanılabilir her şey bu hep böyleydi, hep böyle...
iyiki sensin diyen sana hep aynı cevabı verebilirim; "Sen olduğun için ben iyikiyim, bizi sevmekten asla vazgeçme."
"Seni seviyorum, bize aşığım."
29 Haziran 2020 Pazartesi
..Gelecekteki Sevgiliye Mektuplar...
Olur ya kavga eder, "bir daha asla barışmayız" diye düşünüp ağlarız..
Olur ya gider de "Bir daha dönüşü yok." deriz...
Ama söz verdik;
Unutmaz hep hatırlarız... "Ne olursa olsun orada sen varsın" diye...
Yine en zor zamanlarımızda koşar birbirimize sarılırız...
Bir kadın ve erkek birlikte olduklarında ve bu birlikteliğe "sevgililik" gibi bir isim koyduklarında devamı gelir bunun illa ki... Önce seversiniz, sonra sevgilim dersiniz, sonra bir bakmışsınız nişanlınız olmuş ve mutlu son "evlenmişsiniz."
Hikaye burada biter mi?
Ya da başlar mı?
Bilinmez.
Ama biri ile ilişkinize herhangi bir sıfat verme zorunluluğu hissetmeden sadece onu yaşamak ve yaşatmak adına beraber olabilir, öyle sevebilirseniz; o zaman tamamsınız...
işte o zaman aşmışsınızdır...
Kimsenin sevgilisi değilim, kimsenin eşi değilim.
Ben bu dünyada nefes alan bir adamın gönülhanesinin sahibi, vazgeçemediği, doyasıya yaşayabildiği...
Ben bir adamın "olmazsan olmaz" dediği...
Ben...
Hiçbir umudum yokken bile geleceğe dair,
Sonsuz bir mutluluk yaşadığım.
Çünkü hep bildiğim, hiç saklamadığım.
Hep söylediğim, inandığım, yaşadığım..
Bir adam var her gün yeniden sevdiğim, her gün yeniden özlediğim..
Her gün unutup, en baştan sevmeye ama daha fazla sevmeye başladığım..
Her gün dualarıma hapsedip, binlerce şüküre sığdırdığım.
Bir adam var, yokluğu ölüm varlığı düğüm düğüm..
Bir adam var, nefesim.
Bir adam var; özgürlüğüm..
Öyle bir adam ki; kör ediyor beni bu dünyada kalan diğer tüm insanlara...
İnandırıyor beni bu dünyada bir şeylerin hala daha güzel, hala daha tertemiz ve özel kalabildiğine.
Hiçbir sıfata ihtiyacım yok ben aştım tüm bu meseleleri seninle...
Hiçbir açıklamaya ihtiyacım yok,
Varlığında yokluğunda ben de aynı mesele...
Kimse alamaz bendeki seni.
Sen nerede olursan ol durum böyle.
Sakladım bizi aşkım,
Kimseler bizi bulamasın da dokunamasın diye..
sen olduğun yerde olabildiğince mutlu kalmaya çalış, ben yaşatıyorum bizi yine de...
sevgi ile...
11 Nisan 2020 Cumartesi
..Gelecekteki Sevgiliye Mektuplar...
Sana bakınca içimden en ufak bir huzursuzluk geçmeyişine,
Ne hissedersem hissedeyim hiç sıkılmadan, hiç yorulmadan beni sana getirişine hayranım.
Ben sana..
Kalbine,
Bulutları içinde saklayan gözlerinin en derinine,
Benimle bir bütün olan ruhuna,
Yüreğinde sakladığın, koruduğun, vazgeçmediğin sevgine...
Varlığına ve yeri geldiğinde yokluğuna..
Büsbütün sana, sadece sen olduğun, olabildiğin için... Aşığım..
Ben bize hayranım, ben bize sonsuz, ben bize kuralsız, yersiz, yurtsuz...
Ben sana yuva, sen bana çatı...
sonsuz şükür,
sonsuz dua,
sonsuz sabır...
ve dahası...
Beni ben yapanım, can yarım;
iyiki sen, iyiki ben, iyiki biziz!
Biz seninle her zaman "kalp kalbe"
iyiyiz ulan! iyiyiz!
6 Mart 2020 Cuma
Yalanlar
Bazı yalanlar bazı gerçeklerden daha güzeldir. Bu yüzden duymak istemezsiniz gerçekleri. Onlara gözünüzü kapar ve öyle devam edersiniz yolunuza. Bunun iyi mi yoksa kötü mü bir şey olduğunu ise size zaman gösterir. AMA tek bir kural vardır: gerçeklerle yüzleştiğinizde şikayet edemezsiniz. Çünkü o yalanları, gerçeklere değişen de sizdiniz. Kimse sizi salak yerine koymuyor aslında; salak olmayı tercih eden bizzat kendinizsiniz.
24 Ocak 2020 Cuma
...Güzelliğinize...
Ki zaten gözünün içine baktıklarınız sizi güzel görmüyorsa geri kalan insanların güzel görmesi de ne bilim pek de şey değil sanki.
Bu yüzden diyorum ya bu dünyadaki herkese çirkin olayım ben.
Birinin gözünde dünya güzeli bir melek olmak yetiyor bana. 😇🖤
"Aşkla bakan güzel görür, aşkla bakan mutluluk sebebin olur." ♥️
✨✨✨
10 Ocak 2020 Cuma
...İçimdeki Kadın...
İçimde kendine deli gibi kızan bir kadın...
Kendine kızgın en çok, kendine küskün.
Kimseye değil bir tek kendine günahkar, bir tek kendine acımasız.
Sonra belki bir an için affedişlerim var.
Sonra aynı noktaya gelip duruşlarım var.
Yarınları düşünen yanlarım, o düşüncelerle boğuşup isyan edişlerim var.
Fazlaca endişelerim, uykusuz gecelerim ve yarım yamalak uyanışlarım var.
Gidemeyişlerim,
Kalamayışlarım,
Olamayışlarım...
Olduramadıklarım var.
Bir yanım var, ömrümün yarım çeyreğini bana armağan eden.
Bir yanım var en çok kendinden vazgeçen...
Başka bir yanım var; kendine sahip çıkıp, kendimi bir tek kendime getiren..
Bugün yine ben tüm hüzünlerimi saklayıp en derinlerime, yarın için binlerce mutluluk istedim.
Sonra vazgeçtim.
Sonra sustum.
Sonra durdum.
Kaldım, yardım, yaralandım.
Aldım kendimi karşıma bu sabahta aynı şeyi tekrarladım.
O yolun bir sonu yok, kendine gel.
Yine acıt, yine dağıt.
Yine kork, yine ağla, yine sarıl.
Sonra dur!
Sonra sus!
Sonra git!
Ama dönme çünkü o sonu olmayan yollar harcar seni.
Harcarlar kızım seni, yürüme o yollarda.
Ah be kızım yapma!
Ah be kızım konuşma!
Ah be kızım bana öyle masum bakma...
Gidemeyişim olursun yapma.
Kalamayışım olur bana öyle bakma.
Bana kendini savunma!
Dön bak bu dünya, izin verir mi başka türlü sonlara...
Senin mutlu sonsuzun yok be kızım anla...
Kendine bunu yapma.
Kaybedeceğini bile bile yapma!
#yazmazsamolmaz 🦋🌸
#kubraslisen 🐧❣
23 Aralık 2019 Pazartesi
...Gelecekteki Sevgili'ye Mektuplar...
17 Aralık 2019 Salı
...Gelecekteki Sevgili'ye Mektuplar...
Elbet bir gün sen de; hayal ettiğin kadar güzel bir dünya kurarsın başka birinin göğüs kafesinin arasına...
Elbet ağlarsın dolu dolu; sonra gülersin deli deli...
Düşersin, kanarsın, yıkılır da toplayamazsın.
Sonra bir bakarsın; her olumsuzluğa rağmen hayatta kalmışsın.
Sonra bir bakmışsın olmuş; hayal ettiğini yaşamışsın elinde sonunda.
Değil mi ki aşk yazlar ortasında kışları yaşatan.
Aşk değil mi insanı ayazlarda sıcacık tutan.
Tutmuşsun işte sende.
Aşk demişsin; dibine kadar.
Ölmüşsün, öldürmüşsün; doğmuş ve de doğurmuşsun.
En dibine kadar yaşamış sonra en dipten en yukarı çıkıp "İyiki" deyip şükretmişsin.
Bugün hala atan bir kalbiniz varsa; umut da var demektir.
Bugün hala nefes alıp verebiliyorsanız hala "insanım" deyip vicdanınızı sorgulayabiliyorsanız. Tamamsınız.
Yarına dair ne varsa karanlık olan, belirsiz olan, zor olan...
Yine de korkmadan durmak gerekiyor bazen o yolun en başında.
Çünkü en başında korkanlar, en ağır kayıpları yaşayanlardır.
Korkmayın sevmekten.
Korkmayın beklemekten.
Korkmayın umut etmekten.
Bugün kalbimin en güzel yerine küçücük bir dilek sakladım ben.
Yarın aynı yere umut bırakacağım.
Bir sonraki gün şükür.
En sonunda sonsuz mutluluğumu...
Yapın siz de bunları.
Çünkü hayat; birine gerçekten kalbini verebildiğinde anlamlı.
Şarkılar daha mutlu.
Hüzünler bile daha çekilesi.
Yoksa nefes alan birer robottan ne farkımız kalırdı.
Değil mi?
- yazmazsamolmaz
- kubraslisen
27 Kasım 2019 Çarşamba
Gelecekteki Sevgili'ye Mektuplar...
Biraz esintili; içimi üşüten cinsten, biraz uykulu, hafif karanlık ancak birkaç saat sonrası düpedüz aydınlık...
Bu şehrin yıpranmış sokaklarında yorgun ama umutlu yarınlar saklıdır bilir misin? Bu kaldırım taşlarının her bir tanesinde nice gözyaşları saklıdır. Bilir misin ki az ileride uykulu gözleri ile beni bekleyen o masum köpek, bilmem kaç insan evladına yoldaşlık etmiş ama en sonunda bırakılıp gitmiştir.
Işıkları yanıyorken bu şehrin, her gün bir kez daha kendi keşmekeşine hazırlarken kendini, ben en dingin zamanında, doya doya dolaşıyorum bu kentin binlerce hikaye barındıran sokaklarında.
Çoğu zaman yanımda oluyorsun ya aslında hiç yoksun. Pek çok kez el ele yürüyoruz seninle ama bir bakıyorsun ellerimiz aslında hiç birleşmemiş.
Seni, İstanbul'un bu dar ve yıpranmış sokaklarında düşlüyorum çünkü.
Oturuyorum bir banka; sana satırlarca mektup yazıyorum.
Oturuyorum tam da karşına; gözlerimi dikip gözlerine, sana bakıyorum ve her defasında çok daha sert düşüyorum gözlerinin uçurumlarından.
O uçurumlar ki benim özgürlüğümdür...
Bilmez misin doya doya sevemezsem ben seni işte tam da o zaman yıpratırım kendimi.
Bilmez misin? Hissedemezsem ellerimde ellerini, o zaman üşürüm en çok.
Senin olmadığın hiçbir anın ehemmiyeti yok ama biliyorsun da; aslında olamadığın hiçbir an yok!
Sen kal ya git; en fazla bedenini uzaklaştırabilirsin bedenimden.
Sen sev ya da sevme; en fazla ne olabilir?
Söyle bana mesela seni benden kim alabilir?
Senin bile kudretinin yetemeyeceği bazı şeyler var adam.
Dur! Sus! Bekle!
Ben daha en güzel hikayemi yazmış değilim!
Ben daha bizim için kalemlerime dokunmuş değilim.
Bekle bak göreceksin; ben nasıl bir deliyim.
Seni en deli yanımdan, en derin tarafımdan...
Düşledim, düşlerim ve görünen o ki hep de düşleyeceğim...
23 Ağustos 2019 Cuma
Ben Seni Öyle Çok
19 Ağustos 2019 Pazartesi
30'a 1 Kala; Merhaba 29 Yaşım! 🌿🌸
Hoş geldin 29 Yaşım. 👸❣
Ne çok ağladık, ne çok güldük..
Kızdık, küstük, barıştık, savaştık..
Çoktuk; azaldık...
Ve yek iken çift olduk...
"Bir daha asla başlayamam!" deyip pes ettik ama sonra ne de güzel başlangıçlar yaptık; daha güçlü, daha inançlı, daha bilinçli, daha temiz...
Daha berrak.
Daha net.
İyi ki o yollardan geçtik, iyi ki ayağımız taşa, bedenimiz çamura bulaştı da eskisinden daha diri kalkabildik...
İyi kötü her durumda iyi ki vicdanımızı, merhametimizi ve insanlığımızı kaybetmedik.
Zaten bunları kaybetsek ne anlamı olurdu nefes almanın değil mi?
Evet 29 Yaşım; Hoş geldin.
Sen bana gelene kadar burnumu epeyce sürttürüp, canıma okudun hatta bana öyle bi kan kusturdun ki ölümün eşiğine kadar gelip o meşhur beyaz ışığı gördüm.
Bu kadar üstüme gelmeseydin de ben seni yine aynı coşkuyla karşılardım ama senin tatlı, minnoş canın sağ olsun be 29 yaş.
Nasıl geldiysen, geldin!
Vardır bir bildiğin.
Hoş geldin. ♥️
Seninle birlikte daha iyi öğrendim; hayat yanımızda duran insanlara sımsıkı sarılınca daha yaşanabilir bir şey.
Seninle anladım ki; biri tarafından aldatılmak, aldatan kişinin ahlakıyla alakalıdır ve kendisine saygısı olan hiçbir kadın kendini bu şekilde aşağılayan birini sevmemelidir.
Seninle anladım; güç şayet senden daha güçsüz biri üzerinde kullanılıyorsa insanlığımızdan utanmamızı gerektirir.
Seninle birlikte anladım; başkalarının maddiyatı ile sahip olduklarının havasını atanlardan değil, kendi maddiyatını kendi sağlayabilen biri olabilmek sadece kişilik meseledir.
Bazen bir sahilde sevdiklerinle güle eğlene geçirdiğin saatler paha biçilemez bir mutluluk sebebidir.
Evlat denen şey, her geçen gün artan endişelerin ama bu dünyadaki cennetindir.
Annelik hep eksik hissetmek demektir.
Evlat olmak bir noktadan sonra daha fazla sorumluluk gerektirir.
Bu dünyada aynı karnı paylaştığın bir kardeşinin olması, anne - babanın sana verip verebileceği en anlamlı hediyedir.
Ve bu dünyada kan bağın olmadan da bir kaç sağlam dostluk edinebilmiş; kalbinin, hayatının bir yerlerinde onlara da güzel bir alan tahsis edebilmişsen aslında zenginsindir.
Paranın değil, vefanın kıymetini bilebiliyorsan aslında insansındır.
Arada bir mezarlığa gidip, dua edebiliyorsan daha iyi anlarsın; hayat ne kadar da kısadır.
Ve bir babanın gözyaşlarını silebiliyorsan,
Bir annenin ellerinden tutup yanında durabiliyorsan...
Maneviyatına verdiğin önemi başka hiçbir şeye vermiyorsan o kadar çok...
Anlamışsın sen.
Yaşamanın ne demek olduğunu,
Aslında ne olması gerektiğini...
Sen 28 yılına yüzlerce kitap, onlarca şehir sığdırdın.
Bilmem kaç filmi bitirdin, kaç çocuğun yüzündeki gülümseme olabildin...
Saatlerce dans ettin, kilometrelerce yürüdün, koştun.
Şiirler yazdın, resimler çizdin.
Sonu gelmeyen binlerce hayal kurdun ve onlar için hep çalıştın, çabaladın.
Hep yeşili sevdin, doğayı korudun.
Gökyüzüne milyonlarca dilek bıraktın.
Ve.
Bir cana hayat verip, onunla yeniden can buldun...
Hep aynı duayı ettin, bundan hiç vazgeçmedin.
Dilerim ömrünün geri kalan kısmında da bu dua ile sapan yollarından çabucak doğrulup, ışığına dönersin.
Parlayan yıldızın sana hep şans getirsin. 🌟
Sen bu dünyada hala çiçek gibisin. 🌸
Hala tertemiz bir kalbin var ve sen her şeye değersin! 😇
Hoş geldin 29 Yaşım. 🌏Seninle ben, bir başka güzelleştim... 💙🌿
18 Ocak 2019 Cuma
"Böylece"
Peki.
Şimdi nasılsın?
Daha iyi geçiyor mu günler?
Sarılabiliyor musun hayata dört bir koldan?
Unutup, yaşayabiliyor musun hiçbir şey olmamış gibi...
Dün bugünden daha ağrılı, bugün dünden daha yaralı.
Her bir yanım savaş silahlarını eline almış,
Gözleri kör, ağızlarından salyalar akıtan köpeklerle kaplı.
Her bir yanım, bana düşman gibi bakan gözlerle kaplı.
Tahammül ettiğim şeyler,
Vazgeçtiğim şeyler,
Kaybettiğim şeyler...
Öldürücü etkisiyle her gün karşıma dikilip; bana bakıyorlar her gün.
Sen tüm bunlardan ne anlarsın?
17 Ocak 2018 Çarşamba
Benim Kitaptan Dünya'm 📚: Öğrendim Ki - Gülben ERGEN🌎⭐
Bir kitap önerisi ile daha karşınızdayım! :)
Aslında bu kitabı okuyalı çok bir kaç oldu ama yazmaya ancak fırsat bulabildim. Bilen bilir İstanbul'da yaşamak meşakkatli iştir. Hele benim gibi hem çalışan, hem okuyan, hem minnak bir bebesi olan bir insansanız bir çok şeyi yapmak artık sizin için bir lüks haline gelir.
Başkalarını bilemem ama ben kitapların o sonsuz dünyasına bir tek otobüslerde, minibüslerde dalabiliyorum. Yani bir tek şehir içi veya şehir dışı yolculuklarımda buna fırsat bulabiliyorum. Bu sebepten dolayı aslında kitabı bitirmem 3 günümü aldı. :)
Her neyse. Gelelim kitaba...
Gülben ERGEN hayatta öğrendiklerini yaşadıkları ile bütünleştirip; bir çeşit deneyimleme ve deneyimlerini başkalarıyla paylaşma yoluna gitmiş. Okurken Gülben'in izini, hayatını okuduğunuzu ama aslında tam da öyle olmadığını biliyorsunuz. Saf bir biyografi değil çünkü. Biraz da diyor ki bizlere: "Bakın ben bunları öğrendim hayattan, sizlerde bilin, kulağınıza küpe olsun."
Bir solukta okudum, bir solukta bitirdim. Okurken sıkmadı beni; zaman zaman gülümseten, zaman zaman hüzünlendiren bir hayat güncesi olarak kitaplığımın üst raflarında yerini aldı...
Tavsiye ederim; vakit kaybı hissi veren bir kitap değil zira...
O halde sevgili okuyucu bir daha ki tozlu sayfalarda görüşmek dileğiyle...
İyi bloglamalar...
İyi okumalar...
Ve hep...
Mutlu, umutlu yarınlara...
14 Aralık 2017 Perşembe
"Beklentisiz Sevmek"
10 Kasım 2017 Cuma
Benim Kitaptan Dünya'm 📚: En Güzel Abisi - Ahmet Ümit🌎⭐
Kitabın konusu, anlatımı ya da sürükleyiciliği hakkında yorum yapmamıza gerek yok sanırım... Bir Ahmet Ümit kitabı zira...
Ancak kitapta anlatılan hikayeye söylenecek çok şey var. Okurken nerede kalsam, biraz daha okusam, ardından ne gelecek acaba diye düşünüyorsunuz sürekli...
Bir yazarı, bir polisi, bir genç kızı, bir kabadayıyı, bir göçmeni okuyorsunuz.... Sayfaları çevirdikçe farklı farklı hayatların içerisinden geçiyorsunuz; karanlık bir tünelden geçer gibi... Ve işlerin sarpa sardığı bir noktada gözünüzün önünde duran gerçekle yüzleşiyorsunuz. Bammm!!! Asla tahmin edemeyeceğiniz bir son, masumiyette saklı olan bir kötülük. Aşka olan saygı, aşık olduğunuza karşı olan korku!
Bir cinayet kaç yerden vurabilir sizi. Bir cinayet kaç gerçekle yüzleştirir. Kaç tane ölü beden masum bir aşkı sıradanlaştırabilir. Ve kaç aşk bir cinayete tanıklık edebilir?
Hepsinin cevabı için sayfaları yavaş yavaş çevirin.
Sonra da yazarın kurgusuna hayran kalacağınız o sonu bekleyin!
İyi okumalar...